Havza Haber Ajansı muhabirinin bildirdiğine göre, günümüzde savaşlar artık yalnızca askeri cephelerde gerçekleşmiyor; kültürel savaşlar çok daha derin ve kader belirleyici bir boyut kazanmış durumda. Bu süreçte Müslüman kadın Batı’nın kültürel saldırısının en temel hedeflerinden biridir. Bu saldırı onu gerçek Muhammedî İslam’daki konumundan uzaklaştırmak ve Batı’nın dayattığı kalıplar içinde yeniden tanımlamak amacını taşımaktadır.
Gerçek Muhammedî İslam’da Kadın: Onur ve İslami Kimliğin Temel Direği
İslam, kadını yaratılışın ziyneti, ailenin temeli ve toplumsal dönüşümlerin öncüsü olarak görür. İslam’ın doğuşundan itibaren kadın yalnızca aile hayatında değil kültürel, bilimsel ve hatta siyasi alanlarda da aktif rol üstlenmiştir. Hz. Fatıma (s.a), Müslüman kadın için eşsiz bir örnek olup; izzet, ilim ve toplumsal sorumluluk simgesidir.
Gerçek İslam’da kadın ilahi bir onura sahiptir. Onun kimliği, dış görünüş veya teşhir üzerinden değil; ilim, ahlak ve toplumda etkin katılım temelinde tanımlanır. O, nesillerin eğiticisi, toplumsal ahlakın muhafızı ve İslam medeniyetinin ilerleyişinde yapıcı bir güçtür.
Amerikan İslamı’nda Kadın: Kimliğin Tahrifi ve Reklam Aracına İndirgenişi
Buna karşılık Amerikan İslamı gerçeğin tahrif edilmiş bir versiyonudur. Bu yaklaşım kadını insani onur temelinde değil kültürel hegemonya ve ekonomik çıkarlar doğrultusunda tanımlar. Kadın artık yapıcı bir güç değil, reklam ve gösteri malzemesi olarak görülmektedir. Moda, medya ve tanıtım sektörlerinde bir araç hâline getirilmiştir.
Batı medyası, Müslüman kadını kendi hakiki kimliğinden koparmakta ve onu Batı’nın cazibe ve değer ölçütlerine göre şekillendirmektedir. Bu yaklaşımın sonucu İslam toplumlarında kadınların toplumsal rolünün zayıflaması ve Müslüman kadının onuruna yönelik genel bakışın zamanla bozulmasıdır.
Örnek Olay: BAE’nin Trump’a Gösterdiği İlgi
Bu süreçte Batı etkisi altındaki ülkeler de Müslüman kadına yönelik bakış açısının değişiminde rol oynamaktadır. Bu kültürel bağımlılığın açık bir örneği, Birleşik Arap Emirlikleri’nin Trump’ı karşılarken kızları sergilemesidir. Bir İslam ülkesinin kendi namusunu Batılı bir siyasetçinin önünde sergilemeye sunması yalnızca sıradan bir kültürel etkilenme göstergesi değil; İslami değerlere karşı Batı’nın hâkimiyetini tamamen kabul etmenin bir işaretidir.
Bu tür bir davranış sadece İslam’ın temel ilkelerinden uzaklaşmayı değil; aynı zamanda Batı’nın kültürel ve siyasi baskılarına boyun eğmenin bir sembolü olarak da değerlendirilmelidir.
Batı Kültürünün Nüfuzunun Sonuçları ve Tehlikeleri
• Müslüman kadının kimliğinin aşamalı olarak tahrif edilmesi ve bunun yerine Batılı modellerin ikame edilmesi,
• İslam ülkelerinin kültürel olarak Batı’nın propaganda projelerine bağımlılığının artması,
• Müslüman kadının toplumdaki fikrî ve sosyal bir güç olarak rolünün silinmesi.
Çözüm Yolu: Kültürel Tahrife Karşı Direniş ve Saf İslam’ın İlkelerine Dönüş
• Müslüman kadının medyadaki varlığının güçlendirilmesi ve onun gerçek kimliğinin yeniden yansıtılması,
• Kadını, İslami onurundan uzaklaştırmaya çalışan Batı propagandalarına karşı mücadele,
• Müslüman kadının kültürel ve toplumsal alanlarda etkili bir güç olarak rolünün yeniden tanımlanması.
Bugün Müslüman kadınlar kendi gerçek kimliklerini doğru tanıyarak ve bilinçli bir duruş sergileyerek Batı’nın kültürel saldırılarına karşı direnmelidir. Gerçek İslam’da kadın bir teşhir nesnesi değil, izzetin ve İslam toplumlarının ilerlemesinin merkezinde yer alan bir değerdir.
Müslüman kadının kimliği üzerindeki mücadele basit bir tercih değil; İslam medeniyetinin kaderini belirleyecek bir meseledir. Kadının onurunu korumanın tek yolu saf Muhammedî İslam’ın esaslarına dönmek ve İslam’ı Amerikanlaştırmak isteyen tahrif edilmiş akımlara karşı direnmekten geçer.
– Nida Hikmetniya
yorumunuz